HABER7
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın liderliğinde, 14 Ağustos 2001‘de Türkiye’nin 39. partisi olarak kurulan AK Parti, Türkiye siyasetinde 23 yılı geride bıraktı.
AK Parti, 3 Kasım 2002 yılında girdiği birinci seçimle tek başına iktidar olurken, o tarihten itibaren Türkiye’de girdiği tüm seçimlerden rekorlarla ayrıldı. Recep Tayyip Erdoğan‘ın 3 Kasım 2002’de “Artık hiçbir şey eskisi üzere olmayacak” sloganıyla çıktığı siyaset yolunda AK Parti bugüne kadar 4 başbakan ve 2 cumhurbaşkanı çıkardı.
Türk siyaset tarihine geçen AK Parti, Türkiye demokrasisi için birçok ıslahatı hayata geçirdi. İnsan hakları ve tabir özgürlüğünü ön plana çıkaran AK Parti, vesayet odaklarına ve demokrasiyi sekteye uğratmak isteyen askeri teşebbüslere karşı da birçok imtihandan muvaffakiyetle ayrıldı.
HAYATA GEÇİRİLEN ISLAHATLAR: BAŞÖRTÜSÜ, AYM, KAT SAYI
AK Parti, 22 yıllık iktidarında demokrasi ve insan hakları odaklı Türkiye’nin derin yaraları haline gelen birçok sorunu tahlile kavuşturdu. En değerli reformlardan biri eğitim alanında yapıldı. 28 Şubat post-modern darbesinin eseri olan üniversite imtihanlarında katsayı farkı uygulaması kaldırıldı. Yapılan düzenlemeyle tüm öğrenciler eğitimde eşit koşullarda ulaştı.
Demokratikleşme çerçevesinde en değerli sorunlardan biri olan “kamuda başörtüsü serbestliği” de AK Parti tarafından hayata geçirildi. 8 Ekim 2013‘te Resmi Gazete’de yayımlanan genelge ile bu düzenleme resmen hayata geçmiş oldu. Okullara ve devlet kurumlarına kılık kıyafet serbestisi geldi. Meclis sıralarında birinci kez başörtülü milletvekilleri görülürken başörtülü valiler kamuda yer almaya başladı.
Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki (AİHM) ihlal davalarını azaltmak gayesiyle 23 Eylül 2012′de Anayasa Mahkemesine kişisel müracaat hakkı getirildi.
Etnik kimliklere dönük siyasetler değiştirildi. Alevi ve Bektaşiler ile Roman vatandaşlara yönelik birçok düzenleme gerçekleştirildi. Cemevlerinin su ve elektrik masraflarının devlet tarafından karşılanması kararı alındı.
Türkçe dışındaki lisan ve lehçelerde eğitimin ve kültürel faaliyetlerin önü açıldı. Türkiye’nin kamu yayıncısı TRT’de Kürtçe yayın yapan kanal yayın hayatına başladı.
Yargı alanında hukukun üstünlüğü prensibi gözetildi. Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Milletvekili seçilme yaşı 21’den 18’e düşürüldü.
27 NİSAN E-MUHTIRA ve 367 KRİZİ
AK Parti, Türkiye’de birbiri üzerine ıslahat gerçekleştirerek demokrasiyi güçlendirmeye çalışırken önüne sayısız mani çıkarıldı. Türkiye’de 17 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 askeri müdahalelerinin akabinde AK Parti’ye karşı yapılan birinci kalkışma 2007 yılının nisan ayında TBMM tarafından gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde gerçekleşti.
Seçimler öncesinde AK Parti’nin adayının Abdullah Gül olacağı kulislere yansırken, bilhassa askeri kesim, İslami kökenden gelmesi ve eşinin başörtülü olmasını münasebet göstererek bu isme karşı çıkıyordu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt‘ın, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi 12 Nisan’da beraberindeki kuvvet kumandanlarıyla düzenlediği basın bilgilendirme toplantısında sarf ettiği “Cumhurbaşkanı Cumhuriyete kelamda değil, özde bağlı olmalıdır” sözleri sürecin fitilini ateşledi.
Seçimler öncesinde yaşanan bir öbür polemik konusu ise 367 tartışmasıydı. Anayasa’nın 102. hususuna nazaran Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, birinci iki cinste nitelikli çoğunluk olan 367 oy, sonraki iki tıpta ise salt çoğunluk olan 276 oy oranı aranırken, periyodun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Anayasa’da belirtilen 367’nin yalnızca karar kâfi sayısı değil, tıpkı vakitte toplantı kâfi sayısı olduğu tezini ortaya attı.
Bu görüşe nazaran oylamalara en az 367 kişinin katılması gerektiği, aksi halde sonucun geçersiz olacağı argüman edildi. Böylelikle Meclisteki sandalye sayısı 354 olan iktidar partisi, tek başına kendi oylarıyla Cumhurbaşkanı seçemeyecekti.
Yaşanan tartışmaların akabinde 27 Nisan 2007 günü seçimin birinci çeşidinde yapılan oylamada 361 oy kullanılırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Oylamanın çabucak sonrasında, CHP 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Tıpkı günün gecesi Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak bir basın açıklaması konuldu.
Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine saat 23.30’da konulan bildiride, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel bedellerinin aşındırılması için bitmez tükenmez uğraş gösterildiği, hatta ulusal bayramlara alternatif kutlamalar yapıldığı” belirtiliyordu.
Siyasi tarihe “27 Nisan e-muhtırası” olarak geçen bildiride şunlar kaydedildi:
“Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu başkan Atatürk’ün, ‘Ne memnun Türküm diyene’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve o denli kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık misyonları eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını koruma etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.”
AK PARTİ KAPATMA DAVASI
27 Nisan E-Muhtırası’na karşı dik durarak boyun eğmeyen AK Parti idaresi, 2008 yılında ise Türkiye’nin yüzde 50‘sine yakın insanın oyunu alırken kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan‘ın da ortalarında bulunduğu 71 şahsa 5 yıl mühletle siyaset yasağı getirilmesi ile partinin kapatılmasını içeren iddianame, 14 Mart 2008‘de Anayasa Mahkemesi’ne sunuldu.
Yüksek Mahkeme’nin iddianameyi 31 Mart 2008‘de kabul etmesiyle AK Parti için yeni bir süreç başladı.
Siyasi tarihe “Google iddianamesi” olarak geçen iddianamenin kabul edilmesinin akabinde dava, 30 Temmuz 2008’de karara bağlandı.
Mahkemenin 5 üyesi kapatmaya karşı çıkarken, 6 üye kapatmadan yana oy kullandı. Anayasa’da öngörülen nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için parti kapatma talebi reddedildi.
7 ŞUBAT MİT KRİZİ
AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sinsi girişimler 7 Şubat MİT kriziyle 2012 yılında bir defa daha kendisini gösterdi. FETÖ’nün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği birinci operasyon” olarak isimlendirilen Türkiye Cumhuriyeti’nin “Çözüm Süreci”nde yürüttüğü siyasetlerden ötürü, MİT’i, terör örgütü PKK ile ilgi içindeymiş üzere gösterme mazeretiyle 7 Şubat 2012‘de, Hakan Fidan‘ın da ortalarında bulunduğu birtakım isimler, devrin Başbakanı Erdoğan ameliyata alınırken tabire çağırıldı.
Bu kurgu, istihbarat vazifelileri hakkında soruşturmaların müsaadeye bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan’ın ameliyata geç girmesiyle bozularak önlendi.
Erdoğan’ın yönlendirmesiyle Fidan ve MİT görevlileri, soruşturmaya direnerek savcıların davetlerine hiçbir vakit cevap vermedi. 10 Şubat 2012‘de savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan imzasıyla MİT vazifelileri hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Akabinde yapılan düzenlemeyle 17 Şubat’ta MİT Kanunu TBMM‘de değiştirildi ve soruşturma müsaadesi Başbakanın müsaadesine bağlandı.
GEZİ PARKI KALKIŞMASI
E-Muhtırayla, yargıyla istediğini elde edemeyenler bu sefer sivil kalkışma tertip etti. 27 Mayıs 2013′te Gezi Parkı’nda Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında ağaçların öbür yere taşınacağı gerekçesiyle bir küme tarafından başlatılan hareket, ülke geneline yayılarak o periyot Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti maksat aldı.
Gezi Parkı‘nda yaklaşık 50 kişinin iştirakiyle ağaçların diğer yere nakledileceği gerekçesiyle başlatılan hareketler, büyük projelerin durdurulmasına, hükümet üyelerinin istifa etmesine varan isteklerle karşı karşıya kaldı. Dış takviyeli püskürtülen olaylar 15 Haziran’a kadar devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın dik duruşuyla hükümet bu saldırıyı da atlattı. Fakat Gezi olayları Türkiye’ye büyük bir ekonomik darbe vurdu.
17-25 ARALIK KUMPASI
MİT kumpasında başarısız olan Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri bu kere 17-25 Aralık kumpasıyla tekrar devlete savaş açtı. 17 Aralık 2013 günü İstanbul’da, bakan çocukları, Halkbank Genel Müdürü ve iş adamlarının da içinde olduğu toplam 89 kişi gözaltına alındı, birebir gün çeşitli medya organlarına soruşturmada kanıt olarak gösterilen hukuka alışılmamış tekniklerle elde edilmiş izleme imajları servis edildi, bu operasyon sonucunda 26 kişi tutuklandı.
Soruşturmalardaki usulsüzlüklerin, ses kayıtlarının, tahlil tutanaklarının, uydurma ihbar ve tutanakların ortaya çıkması üzerine, kamuoyunda kelamda 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları olarak bilinen bu faaliyetlerle ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ilişkin soruşturmalara başlandı.
Seçilmiş legal hükümete karşı FETÖ tarafından yapılan yargı darbesi teşebbüsü sonrası, devletin gösterdiği refleksle, örgütle çabaya sürat verildi. FETÖ üyesi şahıslar tek tek yakalanıp yargı önüne çıkarılmaya başlandı.
Sonrasında yaşanan gelişmelerin akabinde FETÖ firari sanığı Akkaş, 25 Aralık evrakından el çektirilerek, Tekirdağ’a görevlendirildi ve akabinde vazifeden uzaklaştırıldı.
FETÖ kumpasının baş aktörlerinden örgüt üyesi savcılar ise adalet önünde hesap vermek yerine firar etti. O periyottaki ismiyle Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesiyle vazifeden uzaklaştırılan FETÖ üyesi eski savcılardan Muammer Akkaş, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç yurt dışına kaçtı.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ
FETÖ, son ve en büyük kalkışmasını ise 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirdi. “devletin kılcal damarlarına sızmaya çalışan”, çeşitli sistemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerine de mensuplarını yerleştiren FETÖ, 15 Temmuz gecesi darbe teşebbüsünde bulundu.
AK Parti’nin 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde yüzde 49 oy oranıyla yine iktidara gelmesinin akabinde hükümetin, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla FETÖ’cü askerleri tasfiye edeceğini bilen örgüt, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca ortalarında generallerin de olduğu örgüt mensubu askerler hakkındaki gözaltı süreçleri üzerine harekete geçme kararı aldı.
Örgütün elebaşı Fetullah Gülen‘in, 19 Mart 2016’da “haki renk” cübbeyle kamera karşısına geçerek yaptığı konuşmayla örgüt mensubu askerlere “darbe çağrısı”nda bulundu.
Talimatı alan örgüt mensupları, planlanan darbe teşebbüsüne saatler kala, Kara Havacılık Komutanlığında misyonlu bir pilot binbaşı, MİT Başkanlığına giderek “FETÖ’cülerin Hakan Fidan’ı alıkoymayı planladığını” ihbar etmesi üzerine erken saatte harekete geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle tüm Türkiye meydanlara çıkarken, FETÖ’cü alçaklar ise halkın üzerine kurşun yağdırdı.
251 vatandaşımızın şehit olduğu darbe teşebbüsü halk tarafından bastırılarak tarihe geçti. 15 Temmuz’la birlikte Türkiye’deki darbeler tarihi bir daha açılmamak üzere kapanmış oldu.